GDO'lu Ürünler Kontrol Altına Alınmalıdır
Genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) yer aldığı gıdalar, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de yoğun tartışmalara neden olmaktadır
Özellikle, hükümetin Biyogüvenlik Yasasını çıkarma girişimiyle GDO’lu ürünler daha çok gündeme gelmiştir.
Tıp ve eczacılık başta olmak üzere birçok alanda kullanılan Biyoteknolojinin, tarımsal ürünlerde kullanımıyla tartışmalar başlamıştır. İlk kez 1996 yılında genetiği değiştirilerek üretilen tarımsal ürünler, zaman içinde gelişme göstermesine rağmen hala insan sağlığı konusunda belirsizliğini korumaya devam etmektedir. İnsan sağlığına olası risklerinin henüz belirlenememiş olması, çevreyi ve ekolojik dengeyi tehdit etmesi ve en önemlisi gıda güvencesi konusunda ciddi tehditler oluşturması, GDO 'lu ürünler konusunda kuşkuları giderek artırmaktadır.
İnsan beslenmesi için üretilen bitkilerin genleriyle oynanması, özellikle de aralarında genetik madde alış verişi olmayan, yani doğal süreçlerde eşleşemeyen canlıların eşleştirilerek doğada olmayan hibritlerin oluşturulmasının, günümüzde ve gelecekte insan sağlığına ne tür etkiler göstereceği bilinmemektedir.
GDO’ nun çevreye ve ekolojik dengeye olan zararları da ayrı tartışma konusudur. Dünyada biyoçeşitlilik açısından zengin olan bölgelerde bu ekimin yapılması diğer bitkileri de olumsuz yönde etkilemesi açısından büyük risk içermektedir.
Tarım ve gıda alanında biyoteknolojiyi kullanan ve bu pazarı elinde bulunduran dünyada birkaç firma bulunmaktadır. Dünya nüfusunun yaklaşık 1/5’ i açlık sorunu yaşarken, bu tür ürünlerin üretiminin sadece birkaç firma tarafından yapılıyor olması, tekelleşmeye yol açmakta ve GDO ’lu ürünleri kullanan ülkeleri bağımlı hale getirmektedir.
Bütün bu olumsuzluklar nedeniyle, Genetiği değiştirilmiş gıdaların, insan sağlığına olumsuz bir etkisi olmadığı kanıtlanıncaya kadar bu tür ürünlerin üretilmemesi, dışalımının yapılmaması gerekir. Türkiye'nin de 2004 yılında imzalayarak taraf olduğu Kartagena Protokolü'nün ihtiyatlılık ilkesi de bunu gerektirmektedir.
Türkiye, mevcut iklim özellikleri ve coğrafik konumu itibarıyla zengin biyoçeşitliliğe ve her türlü bitkisel üretime uygun tarım alanına sahip ülkelerden biridir. Bu bakımdan genetiği değiştirilmiş ürünlerin üretimine ihtiyacı bulunmamaktadır. Bilim ve teknolojinin insanlık yararına kullanımı açısından biyoteknolojik çalışmalar, insan sağlığına ve çevreye zarar vermeyecek şekilde devam etmeli, sürecin iyi değerlendirilmesi ve yarına hazırlanmak üzere, belirlenmiş alanlarda bilimsel çalışmalar sürdürülmelidir. Ayrıca, toplumda oluşan bilgi kirliliğinin önlenmesi açısından, üniversitelerin ve bilim insanlarının konuya ilişkin çalışmaları dikkate alınmalıdır.
Ülkemizde yaşanan denetim eksiklikleri ve kayıt dışı üretimden dolayı gıda güvenliği alanında birçok sorun yaşanmaktadır. Bu sorunlardan biri de, GDO ’lu ürünlerin kayıt dışı üretimi ve kayıt dışı şekilde yurda girmesidir. Söz konusu ürünlerin kayıt altına alınması, denetim ve kalite kontrolünün yapılmasında mevzuat yokluğunun büyük payı vardır. Bu bakımdan, çıkarılacak Biyogüvenlik Yasası, GDO 'lu ürünlerin üretimini onaylayan bir mevzuat değil, tam tersine üretimini engelleyecek, dışalımını kontrol altına alacak, gerekli etiketlemeyi sağlayacak, halk sağlığını ve toplum yararını gözetecek şekilde olmalıdır.
Gıda Mühendisleri Odası olarak, güvenilir gıda tüketilmesi, tüketicinin bilinçlenmesi, çocuklarımıza ve gelecek kuşaklara güvenli ortam bırakılması adına, yasal düzenlemelerin zaman yitirmeden hayata geçirilmesinin bir zorunluluk olduğunu basın ve kamuoyu ile paylaşırız.
20.08.2009
TMMOB - Gıda Mühendileri Odası